Herkese merhabaa, sizlere küçük, duygusal bir yazı ile geldimm. Umarım beğenirsiniz, düşüncelerinizi belirtirseniz çok sevinirim 🫠✨
Küçük odalarında, sığınak olarak gördükleri günlüklerinde, geceleri hayaller kurarak izledikleri yıldızlarda, beraber sarılarak uyudukları peluş oyuncağında saklıdır kız çocuklarının masumlukları. Hayalleri renkli stickerlarla süslenmiş kız çocuklarına aittir o yıldızlar. Kendilerini ait hissetmedikleri bu dünyada, bu insanların arasında varoluş sancıları çeken kızlardır o masumluklarını biraz da olsa geri bırakmış olanlar.
İnandırılmış doğrular, yaralı gözyaşları, bir gün bize de sürülsün diye beklediğimiz o renkli ojeler ve dahası... Bize ait olan her şey değil miydi? Sokakta barbielerini oynatan o kızlar kimdi? Akşamları sıcak sütleri ve kekleriyle televizyonda en sevdikleri çizgi filmi seyreden çocuklar biz değildik de kimdi?
Geçmiş, orada bir yerde hâlâ yaşamaya devam ediyor. Gelecek orada bizi bekliyor ve şimdi, bu anlar ilk heyecanıyla oynanıyor. Her şey yaşamaya devam ediyor. Oysa ölenler kim? Tüm bu yaşanmışlıklar, kırgınlıklar, sevinçler de neyin nesiydi? Gelip geçici olan her şey, ne diye bu kadar derinden izler bıraktı bize?
İçimdeki çocuğu özlüyorum. Eskisi gibi zevk alamayan kadına acıyorum gitgide. İçimdeki çocuğu öldüren yetişkine kızıyorum. Bir şeyleri durdurmak istiyorum ama durduramıyorum. Bu da mı benim suçum? Belki de annem bana makarna yaparken, ben oyuncaklarımla oynarken dilememeliydim büyümeyi. Ne de olsa çocukların dilekleri gerçekleşir, değil mi?
Şimdi Aydede bana küsmüş. Peter Pan geceleri bana uçmayı öğretmiyor, annem bana ninniler okumuyor. Çocukluğum da küsmüş bana. Onu dinlemediğimden olmalı, değil mi?
Artık hep öfkeli, kızgın, aceleci bir tavrım var. Daha ben küçükken böyle insanları sevmezdim ama gitgide onlar gibi oluverdim. Üzgünüm, her şey adına.
Eskiden saçlarımı annem örerdi. Şimdi saçlarımın ucu hep kırgınlıklarımdan kesilmiş ve yamuk yumuk olmuş. Bu kadını sevmiyorum. Gitgide yetişkin olmaktan nefret ediyorum. Bunu durdurmanın bir yolu olmalı!
Aslında var. Çocukken seyahat ettiğim Karanlık Orman’da zamanı durdurmanın bir iksiri vardı ama uzun zamandır oraya gitmiyorum. Sanırım unuttum. Onlar gibi, hepimiz gibi çocuk olmayı unuttum.
Annem bana bir gece Peter Pan’ı okumuştu ve orada şöyle derdi: “Çocuklar, bir gün uyanırlar ve büyümüş olduklarını fark ederler, oysa o sabah sıradan bir sabahtır.”
Sanırım bu sözü şimdi anlıyorum. Küçükken anlamamıştım. Gitmek istiyorum, geriye dönmek istiyorum. Burada, bu kirli dünyayı sevmiyorum. Eskiden de dünya böyleydi ama ben çocuktum, benim için başka bir dünyaydı. Şimdi ise görüyorum. Karanlıkta da görmeyi öğrendim.
Bu yazıları siz okurken pencerenizin tıklatıldığını duyacaksınız. Aydede size gülümsemiş, Peter Pan uçmanız için size ne yapmanız gerektiğini anlatıyor, yıldızlar da oradan size el sallıyor... Ama bu güzel bir anı, şu an yaşanmıyor. Yalnız bir zamanlar yaşandı; yaşandı ve maziye karıştı.
~Melisa~
bu yazı bana küçükken peter panın gelmesi için camımı her gece açık bırakıp hasta olduğum zamanları anımsattı. şu an gerçeklere bile inanmakta zorlanıyorken bunlara nasıl inandığıma şaşırıyorum.